Sporcunun en iyi atletik performansa ulaşmasında biyolojik avantajları belirlemek için kullanılan spor genetiği araştırmaları, incelemeler ve analizler sonucu yapılan stratejik planlamalarla sportif başarı için yol haritasını ortaya koyuyor.
Gündemde bir süredir önemli bir yer tutan spor genetiği araştırmalarında, sporcuların atletik performanslarında belirleyici olan dayanıklılık, güç, kuvvet, kas fibril boyutları, kas fibril kompozisyonu, esneklik, sinir-kas koordinasyonu ve psikolojik eğilim gibi genetik etkenler inceleniyor.
Gerçekleştirilen analizlerle düzenli antrenmanın yanı sıra kişinin kapasitesini maksimum düzeyde geliştirmesi için stratejik planlamalar yapılabiliyor.
Dayanıklılık, kuvvet, metabolizma, kardiyovasküler kapasite, sporla ilişkili yaralanmalara karşı hassasiyet ve bireysel beslenme gereksinimleri gibi bileşenlerle sporcunun avantajları ve dezavantajları ortaya konuluyor.
Spor genetiği analizleriyle, hangi egzersiz türünde güçlü olunduğu ve avantajlı yönler belirlenirken, akciğerler yoluyla oksijeni absorbe etme ve uygun kaslara iletme yeteneği, oksidatif stres düzeyi, antioksidan ihtiyacı, antioksidan türü, sakatlanma riski, inflamasyon yanıtı, iyileşme ve dinlenme fazları ile maksimum performans için kalori dengesi gibi ölçütler tespit ediliyor.
Sportif başarılarda genler neler söylüyor?
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Korkut Ulucan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, testlerde genetik olarak inceledikleri 5 parametreyi patlayıcı kuvvet ve dayanıklılık, darbeye bağlı olmayan sakatlıklar, atletik performans kapasitesi, nutrigenetik analizler ve psikogenetik faktörler olarak sıraladı.
Prof. Dr. Ulucan, testlerle ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Genetik araştırmalar, sporcuların ne tip branşa yönlendirilmelerinden ziyade biyolojilerine uygun antrenman programlarının belirlenmesinde kullanılıyor. Testlerde, dayanıklılık özelliğindeler mi yoksa biraz daha patlayıcı güç yani kuvvet özelliğindeler mi buna bakıyoruz. Bu bize ne sağlıyor? Örneğin sizde dayanıklılık metabolizmasıyla ilgili genetik parametreler ve ona yönelik bir fizyolojik altyapı varsa ne kadar çalışırsanız çalışın patlayıcı kuvvetle ilgili gelişme yüzdeniz sınırlı kalacaktır. Biz de bu durumda diyoruz ki patlayıcı güçle ilgili antrenman yapılacak ama bizim ağırlığımız dayanıklılık özelliğinin kazandırılması.”
Sporcuların genetik olarak dayanıklılık ya da patlayıcı güç özelliğinde olmasına göre performanslarında değişiklik yaşanabileceğine dikkati çeken Ulucan, futbolla ilgili şu örneği verdi:
“Diyoruz ya bazen, ‘Ya bu çocuk Arap atı gibi 70’ten, 80’den sonra açıldı.’, işte bu dayanıklılık özelliği ön planda olanlar. Ama bazen görüyoruz 20. dakikada oyuncu yoruluyor. 7-8 depar atıyor, patlayıcı kuvveti çok yüksek ama bu bireyler maalesef çok çabuk yoruluyorlar. Kenardan baktığımızda ‘Daha 20. dakika genç çocuk kendisine bakmıyor, antrenman yapmıyor.’ gibi şeyler söylüyoruz ki aslında bakıyor kendisine, antrenmanlarını aksatmıyor, her şeyi yapıyor ama onun fizyolojisi biraz ‘saha içinde ölü taklidi yapması’nı, biraz dinlenmesini gerektiriyor.”
Ulucan, testlerin her yaş için yapılabileceğini dile getirerek, “45-50 yaşlarında spor salonuna başlayacak bireyler de uygun antrenmanı yapmak için gelebilir. Ama diğerleri, aday sporcudur, daha erken yaşta belli takımların altyapısına gidiyor olabilir, gelecek vadediyordur, daha uygun antrenman modellerinin belirlenmesi için onlara da yapılabilir. Bunun yaşı yok aslında, bu testler sizin amacınıza yönelik yapılıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Alana dair bilimsel çalışmalara değinen Ulucan, Marmara Üniversitesi ve Üsküdar Üniversitesi KİMER ile yaklaşık 10 yıldır Ulusal Spor Genom Projesi altında araştırmalarını sürdürdüklerini, bu çalışmaları belli bir olgunluğa getirdiklerinde bir web portalı aracılığıyla ilgililere sunacaklarını kaydetti.
Testlerin kan veya sürüntü testi olduğunu aktaran Ulucan, sonuçların 3 hafta içinde çıktığını bildirdi.
“Olimpiyatları heyecanla takip ediyoruz”
Ulucan, Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na işaret ederek, şunları söyledi:
“Bu yıl 6 sporcumuz Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nda hatta bir sporcumuz da büyük ihtimal podyuma çıkacak, mutluyuz, biz de heyecanla takip ediyoruz. Açıkçası 2’si önceki olimpiyatlarda da bulundu, güzel sonuçlar aldık. Milli Takımda da bulunan çok fazla sporcumuz var. Tabii şimdi KVKK ve etik kurallardan dolayı isimlerini veremiyoruz ama güzel sonuçlarımız var. Ne kadar çok sporcuyla çalışırsak o kadar iyi ama şu örneği verebilirim, geçen olimpiyatlara Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa beş kota jimnastikle gittik ve biz o grupla daha önce çalışmıştık, bu daha geniş bir çalışmaydı. Bir kişi ismi vermiyorum burada ama o jimnastik federasyonuyla güzel bir çalışma yapmıştık, bizim için çok büyük gururdu. Bu olimpiyatlarda genelde bireysel bazda bize başvuran sporcular oldu, ‘Gelin bir proje, bir test çalışması yapalım.’ gibi. Güzel olacak. Bir sporcumuz var, onu bekliyoruz. Altın belki zor olabilir çünkü alanında dünya çapında başarılı bir sporcu var ama inşallah gümüş veya bronz da bizi mutlu eder.”
“Kas gücü yüksek, dayanıklılık gerektiren sporlara daha yatkın olabiliriz”
Türkiye’nin spor alanında şanslı bir ülke olduğuna vurgu yapan Ulucan, “Şu anda yöneticilerimiz de sporun içinden gelen, sporu seven, destekleyen kimseler. Bu, ülke için çok büyük bir şans. Tesislerimiz çok güzelleşti şimdi biraz o tesislerin içini doldurmamız lazım. O yüzden çok çalışmamız, çok proje yapmamız lazım. Bilim tarafı olarak biz ne kadar iyi olursak ebeveynler de bizlere bu konuda daha çok güvenirler.” ifadelerini kullandı.
Ulucan, Türkiye’nin genetik olarak sportif yatkınlığına ilişkin, “Şu andaki veriler bizim dayanıklılık gerektiren sporlarda daha başarılı olabileceğimizi gösteriyor. O yüzden belki ‘Güreş bizim ata sporumuz.’ diyoruz. Kas gücü yüksek, dayanıklılık gerektiren sporlara belki biz daha yatkın olabiliriz.” dedi.
Prof. Dr. Korkut Ulucan, genetik yapı her ne olursa olsun sporcunun istediği dalda, mutlu olduğu branşta genetik yapısına uygun programla hazırlanması halinde başarılı olacağına inandığını sözlerine ekledi.