Çin-Afrika İşbirliği Forumu (FOCAC) bu hafta Pekin’de başlarken, Çin Afrika ilişkilerini yeni ve yeşil bir tema ile şekillendiriyor: küresel yenilenebilir enerji.
Çin-Afrika ilişkileri son yirmi yılda artan ekonomik işbirliği, yatırım ve altyapı gelişimi ile derinleşmiştir. Çin artık Afrika’nın en büyük ticaret ortağı ve bu ortaklıklar karayolları, demiryolları ve enerji projeleri inşa etmeye odaklanmış durumda.
Küresel iklim krizi, kirletici enerji kaynaklarına olan bağımlılığı azaltmak amacıyla güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji teknolojilerine yönelimi teşvik etti. Bu bağlamda, Çin birkaç yıl önce bu yeni sektörde önde olma fırsatını fark etti.
Afrika, yenilenebilir enerji teknolojileri için kritik öneme sahip pil bileşenleri olan bakır, kobalt ve lityum gibi mineraller açısından zengin bir kıta. Bu nedenle, yeşil enerji yarışı Çin, ABD ve Avrupa gibi büyük oyuncular arasında Afrika’daki bu değerli mineraller için bir rekabete yol açtı.
Çin’in Afrika’daki madencilik faaliyetleri, Batı ülkelerine kıyasla daha az bir varlık gösteriyor ve bu faaliyetler beş ülkeye odaklanmış durumda: Gine, Zambiya, Güney Afrika, Zimbabve ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti (DRC). Bu durum, Afrika’nın yeşil enerji sektöründeki rolünü ve Çin’in stratejik ilgisini şekillendiriyor.
Çin’in Afrika’daki yatırımları, özellikle madenlerin kontrolü ve yenilenebilir enerji projeleri gibi alanlarda büyüyor. Bu yatırımlar, Afrika’nın enerji ihtiyacını karşılamaya ve yerel sanayilere katkıda bulunmaya çalışıyor, ancak aynı zamanda yerel endüstrilerin gelişimini engelleyebilir ve insan hakları ihlallerine yol açabilir.
Afrika ülkeleri, Çin’in modelinden dersler çıkararak yerel endüstrilerini güçlendirebilir ve diğer gelişen pazarların deneyimlerinden yararlanabilir. Örneğin, Endonezya’nın nikel üretimindeki başarı hikayesi, Çin’in yardımıyla kendi endüstrilerini kurma stratejisini göstermektedir. Ayrıca, Afrika’nın eğitim ve teknik becerilere odaklanarak gençlerini ekonomik kalkınma için daha iyi hazırlaması gerekmektedir.