Çin Ticaret Derneği Başkanı Barış Ariç, Lingang Shanghai Data Port ile yaptıkları anlaşma ile Türkiye’de ticaret ve teknoloji üssü kurmayı hedeflediklerini söyledi.
Çin devlet şirketi Lingang Shanghai Data Port ile Çin Ticaret Derneği öncülüğünde iki ülke şirketlerince Türkiye’de ticaret ve teknoloji merkezi kurulması amacıyla Şanghay’da stratejik işbirliği anlaşması imzalandı.
Söz konusu anlaşmayla, iki ülke şirketlerinin ticaret kapasitelerinin ve kabiliyetlerinin geliştirilmesi, teknoloji transferleri ve iki ülkenin şirketlerinin güvenli ticaret yapmalarını sağlayacak altyapıların oluşturulması konularında Türkiye’de ticaret ve teknoloji merkezi kurulması hedefleniyor.
Hayata geçecek bu projeyle, çok sayıda Çinli firmanın Türkiye’de yatırım yapması, Türk firmalarıyla işbirliği, bunun yanı sıra Türkiye’deki teknoloji şirketleri, startuplar ve teknoloji geliştirme bölgelerinin Çin’deki teknolojilerle desteklenmesi amaçlanıyor. Ayrıca belirli teknolojilerin Türkiye’ye transferi, Türk firmalarının Çinli firmalarla yapacakları alışverişlerde güvenli ticaret altyapısının oluşturulması ve birlikte diğer ülkelere ihracatın desteklenmesi ile Çin ve Türkiye arasındaki veri transferleri konusunda standartların oluşturulması da planlanıyor.
“Türkiye ve Çin ortaklığında bir teknoloji ve ticaret üssü noktasında çatı oluşturduk”
Ariç, AA muhabirine, anlaşma imzalanan şirketin Çin’in en büyük teknoloji şirketlerinden biri olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Yaklaşık 1-1,5 yıldır bu şirketle diyalog halindeyiz. Çin Ticaret Derneği çatısı altında diyaloglar kuruyoruz. Burada Türkiye ile Çin arasında bu ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesi kapsamında bu hattı nasıl güçlendirebiliriz, her iki tarafa da fayda nasıl sağlatabiliriz? Şimdi burada tek tek yatırımdan ziyade biz dedik ki buraya bir üs kuralım, teknoloji ve ticaret üssü kuralım. Bu teknoloji ve ticaret üssü üzerinden burayı yapılandıralım. Bizim amacımız, Türkiye’de ticaret ve teknoloji üssü kurmak ve bu çatı altında Çinli işletmeleri buraya kanalize edip burada hem yatırım yapmaları hem bizim işletmelere ortak olup, teknolojilerini transfer etmeleri. Ya da birlikte Avrupa’ya, Orta Doğu’ya ihracat yapmayı hedefliyoruz.”
Bu anlaşmanın bir çatı olduğunu ve bu çatının altında yüzlerce yatırım ve ortaklık olacağını aktaran Ariç, bunu bir başlangıç olarak nitelendirdiğini ve tek tek şirket yatırımından bahsetmediklerini anlattı.
Ariç, bunu temellendirerek ve içine bir akım devlet kurumlarının koyularak güven yaratılması gerektiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Çatının bir tarafı oluştu, Çin ayağı, o taraf bize dedi ki ‘Biz stratejik olarak imzaladık, bu projeyi Türkiye’de yapma niyetimiz var ve başlayabiliriz.’ Bu en son attığımız imza aslında stratejik bir iyi niyet anlaşması. Dolayısıyla bu anlaşmayla çatı belirlendi. Çatıda dedik ki bu kurulacak olan yapı, her iki tarafın şirketlerine fayda sağlayacak. Bu yapıyla birlikte her iki ülkenin şirketleri güvenli hat içerisinde ticaret ve yatırım yapmaya başlayacak. Çünkü yabancı bir ülkeye yatırıma giriyorlar sonuçta.
Onlara bir rehberlik edecek bir kurum ve kuruluş gerekiyordu. Biz o yapının ayağını oluşturmaya başlıyoruz. İkincisi, bu şirket devasa bir teknoloji şirketi ve bu şirketin birtakım imkan ve kabiliyetleri var. Teknoloji ayağında yapay zeka, veri akışı bunların da bu tarafa açılmasıyla ilgili onlar onay verdiler. Normalde Çin’de verilerin dışarıya çıkışı yasak. Belirli kurallar çerçevesinde çıkıyor. Mesela bu yaptığımız anlaşmayla birlikte bu verilerin Türkiye’ye akışı sağlanacak.”
Türkiye’de teknoloji merkezlerinde ürün geliştiren, yazılım geliştiren şirketlerin ihtiyaç duyacakları veri ve teknolojiye erişimin sağlanacağını kaydeden Ariç, “İkincisi Çin’de bu şirketin belki 90’dan fazla devasa boyutta teknoparkı var, bu teknoparkın içerisinde on binlerce teknoloji şirketi var ve bu şirketlerle Türkiye’deki teknoloji şirketleri, teknoparkları arasında da bir köprü oluşturulacak. Böylelikle Türkiye’de eksik kalan kabiliyet ve teknoloji ihtiyaçlarını buradan bu yolla, onları bu tarafa aktarmış olacağız. Yatırım anlamında belki bir teknoloji firması gelecek Türkiye’ye. Burada mesela örnek vererek söylüyorum, Trendyol, Türk firmasıydı, sonra Ali Baba geldi, Trendyol’u satın aldı ve onu şimdi geliştirdi. Çünkü Trendyol’un teknolojisi bir yere kadar gitti. Ali Baba’nın elinde de çok büyük bir teknoloji vardı. Çin’deki teknolojisi çok gelişmiş. Özellikle bu e-ticaret altyapısı onu buraya taşıdı. Şimdi Trendyol devasa bir yapılanmaya girdi. Bunun benzerinin çoğaltıldığını düşünün.” ifadelerini kullandı.
“Bu yapının temeli ‘Dijital İpek Yolu’nu hayata geçirmek”
Barış Ariç, Çin’de konferanslar düzenleyerek yatırımcıların Türkiye’ye yatırım yapmalarını teşvik ettiklerini anlatarak, Çinli firmaların zorlandığı pazardaki yerlerde Türk firmalarıyla o zorlukları aşabileceklerini söylediklerini belirtti.
Ariç, “Çin tarafı şunu söylüyor, ‘Böyle bir üs kurulduğunda, bu üsse girecek olan Çinli şirketlerin bu işe girmelerini teşvik etmek amacıyla burada yapacakları harcamaları desteklerim’ diyor yani bir teşvik veriyor. Şirket tarafından söyleniyor. ‘Bunları sübvanse edebiliriz’ diyorlar.” şeklinde konuştu.
Bu yapının temelinin “Dijital İpek Yolu”nu hayata geçirmek olduğunu dile getiren Ariç, bunu belirli bir merkez ve üs üzerinden her iki tarafın resmi makamlarının da içerisinde olduğu bir hat ile çizmeye çalıştıklarını ifade etti.
Ariç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu anlaşmayla hedeflenen Türkiye’de bir çatı oluşturmak, teknoloji ve ticaret üssü. Bunu oluşturup iki ülke arasındaki ticaret ve teknoloji transferleri konusunda iki ülkeyi daha da yakınlaştırmak. Hem iki ülke arasındaki ticaret hacmini artırmak hem de üçüncü ülkelerde ortaklık yapmak. Her iki tarafın temel amaçları var. Çin tarafının amacı, Çinli firmaların olası bir belirsizlikte dünyada pazar çeşitlendirilmesi ve yarın öbür gün Avrupa Birliği’yle ilgili bir problem yaşadığında Türkiye üzerinden bypass etmek gibi bir gaye güdüyor ve aynı şekilde Orta Doğu ve Afrika ülkeleri de dahil olmak üzere bunu istiyor. Bizim amacımızsa, bu anlaşma çerçevesinde Türk firmalarını Çinlilerle eşleştirip, oradaki teknoloji ve know-how’ı aktartıp bunun üzerinden birlikte Avrupa’ya veya Orta Doğu-Afrika ülkelerine ihracatı artırmak. Buradaki aslında Çin’i itici güç olarak kullanmaya çalışıyoruz. Çin bizim için bu anlaşma çerçevesinde Türk firmaları açısından itici güç olacak.”