Afrikalı diplomatlar, BM Genel Kurulu oturumunda yaptıkları açıklamada, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin veto yetkisini almak istemediklerini söylediler. Ancak Konsey’de iki sandalyesi bulunan Afrika’nın da veto yetkisine sahip olması gerektiğini ifade ettiler.
Afrikalı liderler ve diplomatlar, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda, BM Güvenlik Konseyi’nde Afrika’ya daimi üyelik verilmesi taleplerini bir kez daha güçlü bir şekilde dile getirdi. Birçok diplomat ve bakan, veto yetkisiyle birlikte üyelik istediklerini belirtti.
Zambiya Altyapı, Konut ve Kentsel Kalkınma Bakanı Charles Milupi, BM Genel Kurulu’nda yaptığı açıklamada, Afrika’nın Birleşmiş Milletler’de daha iyi temsil edilmesi gerektiğini vurgulayarak, Güvenlik Konseyi’nin mevcut daimi üyelerinin bu çağrılara kulak vermesi gerektiğini söyledi.
Afrika, 54 ülkeyle bir milyarı aşan bir nüfusa sahip olmasına rağmen BM Güvenlik Konseyi’nde temsil edilmemekten şikayetçi. ABD’nin, Afrika ülkelerine iki yeni daimi koltuk verilmesini desteklemesi olumlu bir gelişme olarak görülse de Washington, Afrika’nın veto yetkisi taleplerini desteklemiyor.
Namibya’nın BM Elçisi Penda Naanda, veto yetkisinin verilmesi gerektiğini savunarak, “Veto olacaksa, biz de almalıyız” dedi. Naanda, Afrika’nın BM Güvenlik Konseyi’nde iki daimi koltuğa ihtiyaç duyduğunu ve hangi ülkelerin bu koltukları alacağının Afrika tarafından belirleneceğini ekledi.
Gana Sağlık Bakanı Bernard Okoe Boye, BM Güvenlik Konseyi’nde ekstra bir koltuğun Afrika’nın sesini güçlendireceğini belirterek, veto yetkisinin karar alma süreçlerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu vurguladı.
Somali Dışişleri Bakanı Ahmed Mualim Fiqi de Afrika’nın veto yetkisine sahip olması gerektiğini dile getirdi. Malavi Devlet Başkanı Lazarus Chakwera ise BM’nin Afrika’ya iki daimi veto yetkili koltuk vererek demokrasiyi güçlendirmesi gerektiğini söyledi.
Kenya Devlet Başkanı William Ruto ise Afrika’nın Güvenlik Konseyi’nde dışlanmasının kabul edilemez olduğunu belirterek, 1,4 milyar insanı temsil eden 54 Afrika ülkesinin karar alma süreçlerinde yer alması gerektiğini savundu.