Fatih Çarşamba’da 1585 yılında Darüssaade Ağası Mehmed Ağa tarafından inşa ettirilen tarihi camiye plastik pencere takıldı. En son 2016 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyon çalışmaları yapılan camide, plastik pencerelerin ise cami cemaati tarafından sonradan eklendiği öne sürüldü. Tarihçi Zafer Bilgi “Bu eklentiler, tabi cemaat bunun farkına varmaz ama bir tarihi gözle bizim baktığımızda, incelediğimizde çok eğreti gelen eklemeler oluyor. Bir caminin, tarihi caminin pencere alınlıklarına, pencere nişlerine bir plastik PVC dediğimiz böyle ilginç camlar yapılması hakikaten estetik algıya böyle bir katliam yapmak gibi bir durum” dedi.
Bilgi, “Oradaki o pencere alınlıklarının da aynı şekilde o tarihi dokuya uygun, amacına matuf bakılıp, eski görüntülerine bakılıp yeniden onarılması ve bu onarımda o tarihi dokunun estetik kaygıyla yeniden yerine yerleştirilmesi uygun düşüyor” şeklinde konuştu. Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü’nden edinilen bilgiye göre, camii 2016’da restorasyona girdi. PVC pencerelerin restorasyon bittikten sonra, cami derneği ya da cemaat tarafından takılmış olabileceği belirtildi.
Fatih’te III. Murat’ın Darüssade Ağası Mehmet Ağa tarafından 1585 yılında Mimar Davud Ağa’ya yaptırılan Mehmed Ağa Camii ve Külliyesi, restorasyon çalışmalarının ardından takılan PVC pencerelerle gündeme geldi. 439 yıllık cami, tarihi kayıtlara göre 1743, 1938 ve 1982 yıllarında kapsamlı tadilat gördü. 1980’li yılların sonunda da cemaat mahfilinin giriş kısımları camekanla kapatıldı.
Son olarak, 2016 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından külliyede restorasyon çalışması yapıldı. Restorasyon çalışmalarının ardından caminin pencereleri PVC malzemeden üretilen pencerelerle değiştirildi. Kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmeyen bu değişiklik, caminin tarihi dokusunu ve görüntüsünü bozdu. Külliye içerisindeki türbenin pencereleri ahşap malzemeyle tarihi dokuya uygun hale getirilirken, tarihi yapıdaki PVC pencereler dikkat çekiyor. Fatih Belediyesi tarafından külliyenin dışındaki Mehmed Ağa Çeşmesi’nde bu yıl başlatılan restorasyon çalışmaları ise sürüyor.
“MEHMED AĞA CAMİİ YAKLAŞIK 440 YILLIK BİR YAD-I CEMİL”
Tarihi Mehmed Ağa Camii hakkında bilgiler veren Tarihçi yazar Zafer Bilgi, “İstanbul’un ilk şenlendirilen, abad edilen, ihya edilen noktalarından bir tanesinde, şehrin orta yerinde, yeditepe İstanbul’un 4. tepesidir. Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı o Fatih Sahn-ı Seman Medresesi ve Fatih Sultan Mehmed Camii ve Külliyesi’nin etrafında bulunan bir cami. Mehmed Ağa Camii, Çarşamba tarafında yaklaşık 440 yıllık bir yad-ı cemil. Muhteşem, şehrin aslında tezyinat, bezeme parçalarından biri olarak yaşıyor.Bu camiler Cenab-ı Hakk’a adanan yapılar.
Cenab-ı Hak güzeldir, güzel olanı sever misali, burası da estetik bir kaygıyla yapılıyor ve Allah’ın güzel olan tarafına sunulduğu için her yönünü kalem işleriyle veya ahşap süslemeler, çivi kullanmadan kündekari sistemiyle özellikle bazı noktalara vaiz kürsüleri veya pencerelerin altına vitray dediğimiz revzen dediğimiz muhteşem dokunuşlarla yapılıyor. Yani yığma küfeki taşı değil onun üzerine aslında her yönünü ilmek ilmek Hakk’ın rızasına adanmışlıkla işlemek sözkonusu” diye konuştu.
“ESTETİK ALGIYA KATLİAM YAPMAK GİBİ”
Tarihçi yazar Bilgi, “Bu camilerde bazen Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün de gözünden kaçarak, cemaatin de iyi niyetli dokunuşlarıyla yapılan böyle ilginç eklentiler oluyor. Bu eklentiler, tabi cemaat bunun farkına varmaz ama bir tarihi gözle bizim baktığımızda, incelediğimizde çok eğreti gelen eklemeler oluyor. Bir caminin, tarihi caminin pencere alınlıklarına, pencere nişlerine bir plastik PVC dediğimiz böyle ilginç camlar yapılması hakikaten estetik algıya böyle bir katliam yapmak gibi bir durum” şeklinde konuştu.
“TARİHİ DOKUNUN YENİDEN YERİNE YERLEŞTİRİLMESİ UYGUN DÜŞÜYOR”
Bilgi, “Biz caminin her yerini tezyin ediyoruz. 440 yıllık bir yapı yapıyoruz. O kısımları da tarihi dokusuna uygun olarak amacına matuf kullanılması önemli, orası sırf cemaatin nefesiyle sürekli kullanılsın diye, camide insanlar secde etsin diye ayrılmış bir yapı.Ancak oradaki o pencere alınlıklarının da aynı şekilde o tarihi dokuya uygun, amacına matuf bakılıp, eski görüntülerine bakılıp yeniden onarılması ve bu onarımda o tarihi dokunun estetik kaygıyla yeniden yerine yerleştirilmesi uygun düşüyor” ifadelerini kullandı.
“MODERN DÜNYANIN KADİM KÜLTÜR İÇİNE EĞRETİ ŞEKİLDE GİRMESİ”
İstanbul’da benzer nitelikte çok sayıda yapının varolduğunu belirten Bilgi, “Bu tarz yapılar cemaat tarafından çok sahipleniliyor ve artık Vakıflar da yetişemediği için, Fatih’te birçok tarihi eser var, açık hava müzesi aslında şehir. Biz üniversiteden öğrencilerimizle adım adım caminin içerisinde derslerimizi yaparız. Şehir, kültür, İstanbul derslerini yaparken aslında işte bu yapıları anlatıyoruz ve bu yapılarda bazen bu eğreti noktaları insanlara ve öğrencilerimize gösteriyoruz. Yani aslında modern dünyanın, tarihin o kadim kültürü içerisine eğreti şekilde girmesi sözkonusu oluyor. Bunlarla ilgili geri dönüşler oluyor, toparlanıyor. Tekrar tarihi dokuya uygun şekilde belki sizin vesilenizle kamuoyuna duyuruluyor ve hemen gerekli önlemler alınır. Buradaki o tarihi estetik kaygı diğer kısımlarda da güdülmüş oluyor” diye konuştu.